Hayatım boyunce tek bir copten adamı bile duzgun çizemedim... Ama hep anlattım... Hep yaşadım... Farkında yada Kayıp... Ama yaşadım... Bikaç yıllık eğlence de diyebiliriz...Cogundan farksız... Cok bilindik belki... ama benim...
24.7.07
Madem fotoğraf çekemiyorum.. Anlatırım..
dar bi sokak dusun.. tunalıyı dikine ortadan ikiye böldugun boyutlarda en fazla.. gece her tarafı ışıklı.. sokaga girince kıvrımı gorebliyosun.. hafif bir "s "şeklini andırıyor kafanı kaldırıp sonuna kadar baktığında.. önüne eğme zaten.. sıkıcı oluyo.. yerlerde aynı kaldırım taşları var.. bazıları arnavut kaldırımı ama geneli beton... Sokağın sonunda geceleri pıtır pıtır yanıp sonen eiffel kulesi.. Sewimli duygular hissettiriyo sana... Özgürlüğünü çağrıştırıyor... Duygularını harekete geçiriyor.. Derin bir nefes alıyorsun Küçük bi gülümseme yaratıyor dudaklarında.. yürümeye devam ediyorsun yawaş adımlarla... İki sokak sonra sağa döyorsun.. tam bir ara sokak.. çeşit çeşit ülke restaurant'ının bulunduğu, nereden geldiğini bilmediğim inceden bi melodinin duyulduğu sokakta yürümeye devam ediyorsun.. gündüzse bir anda kalabalık çocuk grubuyla karşılaşıyorsun.. hepsi sigara içiyor.. Yazık bu avrupaya bu yaşta sigara içiyolar diyosun hem de okulun onunde... !! Sonra kendini lisede gizli gizli sigara içerken goruyosun yeniden.. Gulumsemen artıyor.. Sokakta kahkaha atabilirsin... Herkes alışık.. sadece deli heralde diyolar.. ve kafalarını cevirip gidiyolar... Deli olmanın verdiği huzurla devam ediyorsun yürümeye... Etrafta birçok gösteri ilanı görüyor, dönmeden buna da gitmeliyim diyorsun... Solda bordo bir kapının önünde duruyorsun.. Sertçe tuşlara basarak kodu giriyosun.. Tıkır.. ilk kapı açıldı... Karşına cam bir kapı çıkıyor... Bu sefer yawaşça basabilirsin tuşlara.. Tıkır.. Açıldı... İçeri giriyorsun.. En alt posta kutusunda adını görünce bi gülümsemen bir kat daha artıyor... Karşında, iki apartman arasındaki küçük çiçekli bahçeyi görünce, bi masa atıyım da muhabbet ediyim diyosun içinden... sora arkanı dönüp tahta, dönen erdivenlerden yawaş yawaş ikinci kata çıkıyorsun... Oratdaki kırmızı kapıya yaklaşıyorsun.. Anahtarını çıkartıp, üstünde aslan kabartması olan tokmağı serttçe kavrayıp kapıyı açıyorsun... Ahşap döşemelerin ve kahverengiyle pembenin hakim olduğu eve giriyorsun..... Solda red Kit in gittiği salonların kapısından girişi olan bi mutfak goruyorsun... Yemek pişirmeliyim.. Bulaşıklar da var ama sora yaparım diyosun.. Zaten ev diye düşünmeyebilirsin ilk görüşte.. Oda aslında ama tam teçhizatlı olduğunu hatırlayınca, gülümseme oluyor sana kahkaha! perdeyi açıyorsun... karşı komşularına el sallayıp yatağına atıyorsun kendini... televizyonu açıp uyumaya çalışıyorsun.. Bir anda irkiliyorsun sonra... uyuyarak zaman kaybetmemeliyim... Çok iş var yapılacak! Hemen bir kadeh kırmızı şarap alıyorsun... Işıkları açıp, sigaran koku yapmasın diye mumlarını, tütsülerini yakıyorsun.. Bilgisayarını açıp, müziğin eşiliğinde başlıyorsun çalışmaya... Saati farketmiyorsun... Ve sonunda uyuya kalıyorsun... 50 adımlık yolculuğun yarına kadar sona eriyor.. Bu 50 adımın dışında hiçbirşey rutin değil.. Karşına ne çıkacağı ise tamamiyle senin senaryona bağlı... Ama her son 50 adımı atmaya başladığında, içine bir huzur doluyor.. Nedenini sorma.. Doluyor işte!...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder