Hepimiz birer yansıma değil miyiz? Yada bir karmaşa olarak adlandıramaz mıyız kendimizi? Şimdiye kadar yaşamış olan insanların birer karışımı ve olmak istediğimiz insanların yansıması.. Peki kendimiz nasıl olabiliriz ki? Beni ben yapan budur ya da bu benim bana katlanacaksan bu şekilde katlan.. Nasıl karar verebiliriz ki? Toplumlar, kültürler, değişimler ve aynı kalanlar, mutluluklar, hüzünler, ve her kafadan çıkan aynı düşünceler fakat yönlendirilen farklılıklar, aynı istekler, fakat saptırılan koşullar… Aynı duygular fakat farklı karakterler, hatta davranış biçimleri… Duyguda, düşüncede, istekte aynı fakat yaşayışta, yetişmede, ağızdan çıkan sözde farklı… Peki yanlış ne?
Sürekli değişen zamana ayak uyduramayarak Toplumsal ve kültürel dogmalara inat yapılan hareket..
Kırılma ne o zaman? Yansımalar ve karmaşalar ile başka bir yansıma ve karmaşanın çatışması.. Basit bir Y2K. Resetle beyni ama düşünceler aynı kalsın.. Zamanda kaybol ve son… Tekrar başa dön ve tekrar reset.. Nası yaaaaaa??
Gerçek: Zaman asla aynı kalmaz.. Eylem asla bugüne uymaz.. Yanlış yoktur.. Zamansızlık vardır….
Yalnızlık.. Kendi filmini canlandırdığın, sevdiğin bir müziği arka planda çaldığın, kare kare fotoğraflarını hatırladığın, düşüncelerinde canlandırdığın tanıdık bir içtenlik, hatırladığın gözlerdeki bir gülümseme, kalabalıkta hissettiğin kıskançlık, sinir, ama mutluluk.. Yaklaşamadığın bir ten, yanındayken farkında olmadığın bir dokunuş.. Kabul edilmiş bilinenlerin yanında Amerika’yı yeniden keşfetme isteği, karşı çıkmalar ama sonunda bilineni kabul etmeler.. Koyun gibi olacaktık madem, neden zorlaştırdık ki yolumuzu? Tinsellik için mücadele etmektense, maddeler için boğuşmak gerekmez mi?
Hayat seni zorlar.. Her gün dener.. Sınar… Daralırsın.. Çıkmazlara sokar.. Sadece tecrübe kazanman için sıkar.. Hayatta yaşadığın her günü pembe görebilmen, yeşil yaşayabilmen ve mavi hissedebilmen için… Kaybettirir hayat sana… Yeniden bulabilmen için… Yeniden bulabildiğinde sıkı sıkıya sarılabilmen için.. Sıkı sıkıya sarılmadın diyelim… Yeniden kaybettirir, sen akıllanana kadar.. Bir yere, bir duyguya, bir tene alışmak zaman alır.. Yeni fedakarlıklar gerektirir.. Yeni sapmalara yol açtırır.. Yaşamın için doğru olduğunu düşündüğün an sarılmalısın gelene… Yoksa yeniden alışmak çok zaman kaybettirecektir sana… Hayat değişir, çağ atlayabilirsin… Hayatta modern bir şekilde kalmak isteyebilirsin… Hiçbir olgu bıraktığın gibi değildir belki.. Ama içindeki güç, hayat boyu yürüyeceğin yolun sen daha ilk doğduğun gün karmaşalarla oluşmuş, ilk çocukluk günlerinde yansımalarla temellenmiştir zaten… Bundan sonra eklediğin, artık senin için bir tecrübeden ibarettir…Temelin nasıl atılmışsa, dünya yıkılıp yeniden var olsa bile, düşüncelerin senin içindeki erdem ve istekle aynı orantıda ilerler…
İlişkiler.. Aşkın tek bir cinsel çekim olduğunu kabul ettik artık değişen dünyamızda.. Eski aşklar muhallebicisi açmak istesek bile, olmayacak dualara amin demiyoruz… Oyun olmasın, herkes içinden geldiği gibi davransın dediğimizde bile, küçük oyunlar oynamaktan kendimizi alamıyoruz.. İçimizden geldiği gibi asla davranamıyoruz.. Söyleyemiyor, “Gösteriyorum ya!” desek bile, hislerimizi göstermiyoruz…
İlişkiler, şu dönemde sadece destek amaçlı aranıyor hayatımızda… Kadınlar çeşitli nedenlerle feminizmin doruğunda dolaşırken, gücün dibine vururken, yalnız başlarına karar verip özgürlüklerini ilan ederlerken, bir bakıma erkekten daha erkek yaşarlarken; erkekler de bu duruma fazlasıyla sıkılarak, bilindik senaryolarında hayat ve aile kurtarıcı rollerini oynarlarken, aşka vakit kalmıyor tabii ki.. Koşturmalardan, hep bir yerlere yetişmeye çalışıyorumlardan, “Önce kendimi kurtaracağım!” çabalarından, yaşanabilecek ortak noktalara bile vakit kalmıyor tabii ki… Karşı cins, ilişkiler, tamamiyle hayatta kalınabilecek bir destek, ve biraz da biyolojik destekten ileriye gitmiyor artık… İstekler, mutluluklar hepsi hayallerde kalıyor, rüyalarda görülüyor hatta fallarda yaşanıyor artık…
Hep bir hayalim vardı… Hayatta kalma mücadelesi veren, farklı yolları aşarak bu güne gelen, ve bir anda hiç tahmin bile edilmeyen bir anda karşılaşan, çekime kapılan beyinler ve kalpler… Kendi karmaşasında boğulurken, nefes almak için su yüzüne çıktığı an aynı orta noktada buluşan beyinler ve kalpler... İyi günü her türlü geçirten kahkahalarla, kötü günü her türlü zorluğuyla beraberce aşabilen, uaktan imrenerek baktığım mutluluk karelerine yerleştirdiğim beyinler ve kalpler...
Anlayışla, mutlulukla, çatışmalarıyla.. Ama sonuna kadar gerçekliğiyle… Oyunsuz… Beraberce, sonuna kadar birbirine destek, sonuna kadar birbirini yukarı çeken, sonuna kadar sevişilebilen, birbiri için her gün yeni bir güzellik bulan, canlı, birbiri için heyecanlı, sonsuza kadar mutlu…
Hayal değil mi bu karışık hayat üzerinde? Bu boğulmalar dünyasında? Hayal… Zaten bu yüzden çekip gitmedik mi? Söylediğimiz her kelimenin aksine, gösterdiğimiz her güzelliğe zıt olarak, yaşattığımız her mutluluğu yalan dedirtip gitmedik mi? İnançlarımızı tam yeniden kuracakken, yeniden alabora etmedik mi? Hayallerimizdeki gerçeklik bitti, hayatımızdaki gerçeklik geri geldi…Mantık!
Her hayatın farklı bir öyküsü, herkesin farklı bir tarihi varmış. Zamana meydan okumak yok artık sözlükte… Sakin sakin… Sabırla… Korkularla yok etmektense bir gerçeği, gel hadi ufaklık… Gel beraber yeniden büyüyelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder